Türkiye, 2016 yılında kendisine yönelik başarısız darbe girişiminden bu yana yaşanan sarsıntıyı ekonomi yönetimindeki akılcı ve proaktif adımlar ile hızlı bir şekilde atlattı. “Dolar cambazları”na karşı başlattığı savaşı, düşük borçlanma maliyetleri ve enflasyondaki düşüşle kazandı.
Darbe girişiminin yaşandığı Temmuz ayını kapsayan üçüncü çeyrekte ekonomi yüzde 1,8 daralsa da, ardından büyüme verileri ivmelendi ve 2017’nin ilk üç ayında yüzde 5’e ulaştı.
Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi, 15 Temmuz sonrasındaki ilk işlem gününde yüzde 7,08 ile tarihinin en sert düşüşlerinden birini yaşadı ve düşüş eğilimi bir hafta boyunca devam etti. Ancak başta Sermaye Piyasası Kurulu ve Borsa İstanbul ile ekonomi yönetiminin attığı hızlı adımlar sayesinde sonraki haftalarda kayıplar hızlıca telafi edildi ve yükselişe geçti.
2016’nın ikinci yarısında Borsa İstanbul pay piyasalarına alım yapmaya yanaşmayan yabancı yatırımcılar, ekonomi ve para politikasında sağlanan güvenle 2017’de güçlü bir şekilde hisse alımına geçti. 2017’de yılı 1 milyar 781 milyon dolarlık net alımla tamamladı. Teşvik ve önlemlerle toparlanan piyasalar, yabancı yatırımcı girişine de zemin hazırladı. Bu sayede Gayrisafi Yurt içi Hasıla 2017 yılında yüzde 7,7, 2018’in ilk çeyreğinde de yüzde 7,4 büyüdü.
Tıpkı 15 Temmuz darbe girişiminde de olduğu gibi Covid_19 salgınıyla da ekonominin dibe vurması beklendi. Bu dönemde Türkiye’nin IMF’ye muhtaç kalacağını bekleyen fırsatçıların da istediği olmadı. 90’dan fazla ülke, diğer bir deyişle dünyanın yarısı, salgın döneminde IMF’den yardım talep ederken Türkiye, bu fikre karşı çıktı. ABD Merkez Bankası ile swap hattı açılması çabaları şu an için sonuçsuz kalsa da Katar ile imzalanan anlaşma ile, Türkiye’nin döviz rezervlerinin 10 milyar dolar değerinde Katar riyaliyle desteklenmesi kabul edildi.
Diğer bir önlem olarak da BDDK, yurt dışında kurulu BNP Paribas SA, Citibank NA, UBS AG bankalara karşı olan Türk Lirası yükümlülüklerini vadesinde yerine getirmediği için bir bacağı TL olan döviz işlem yasağı getirdi. BDDK’nın işlem yasağı kararındaki amaç, başta tasarruf sahiplerinin haklarını ve bankaların düzenli, emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye sokabilecek işlem ve uygulamaların önlenmesiydi. Ve ayrıca kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını temin etmek amaçlandı. Bu amaçlarla piyasalardaki hareketlilikler ve gelişmeler izleniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın borçlanma maliyetlerini her zaman düşürme eğilimiyle birlikte Merkez Bankası art arda dokuz faiz indirimi gerçekleştirdi. Bu, kredi talebini artırdı ve koronavirüs salgınıyla gelen finansal darbeyi yumuşattı.
Erdoğan’ın piyasaları küstürdüğü iddiasının doğru olmadığının en büyük göstergelerinden biri de yabancı yatırım girişi. Türkiye’ye 2003’ten Nisan 2020’ye kadar 219 milyar dolarlık UDY gerçekleştirildi. 2020’nin ilk altı ayında da yatırım kararı alınan toplam 52 proje var. Bu projelerin toplam yatırım bedeli yaklaşık 4 milyar dolar, taahhüt edilen istihdam ise 10 bin 500 civarında. 18 farklı sektörden oluşan projeler ABD, Almanya, Türkiye, İspanya, Hollanda ve Hindistan başta olmak üzere 17 farklı ülkeden geldi.