Sabah gazetesindeki köşesinde yazdığı “Korona: Kapitalizmin en ağır sınavı” başlıklı yazısında Kerem Alkin, dünyanın 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana en ağır “insanlık” krizini yaşadığından bahsediyor. Alkin “koronavirüs krizi”nin sebep olduğu öğrenme süreci, bireysel yaşamımız, firmalarımız, devletler ve küresel sistemin tüm kurum ve aktörleri açısından pek çok “ezber”in bozulmasına, sorgulanmasına sebep olacağını vurguluyor.
Bu ezberlerden biri; dünyanın en başarılı sağlık sistemleri arasında gösterilen Almanya: Sağlık sınavından sınıfta kaldı. 2020 yılı bütçesinde Almanya sağlık bakanlığının bütçesini yüzde 4,7 azaltmıştı. Bugün o azaltmanın bedeli insanların hayatlarını kaybetmesi, hemşire azlığı hatta hastanelerinin kapasitelerinin yetmemesiyle kendini gösteriyor.
Kerem Alkin, dünyanın önde gelen ekonomilerinin ve bilhassa “vahşi kapitalizm”in en ağır kurallarının işlediği anglo-sakson bazlı ABD ve İngiltere’nin de, sağlık sistemlerinin kendi vatandaşlarına dayattığı ağır faturalar, zayıf sağlık hizmetleri, yavaş işleyen sistemler boyutunda ağır bir sınavdan geçtiğine değiniyor.
Sağlık alanında araştırmalar yapan kuruluşların çalışmaları, Amerikan halkının sağlık hizmetleri için yüksek fiyatlar ödemek zorunda kalırken, aynı düzeyde kaliteli hizmet alamadığını ortaya koyuyor.
Merkezi New York’ta bulunan bağımsız araştırma enstitüsü Commonwealth Fund’ın raporuna göre, ABD sağlık hizmetlerine yönelik yapılan harcamalarda 11 gelişmiş ülke arasında ilk sırada yer alırken, beklenen yaşam süresinde listenin en sonunda yer alıyor. Ülkede sağlık hizmetleri için yılda kişi başına ödenen tutar 10 bin 207 doları buluyor. 328,2 milyon nüfusa sahip ülkede halkın yüzde 9,4’ünün sağlık sigortası bulunmuyor.
Sağlığa yaptığı harcamalarda ilk sıralarda yer alan ABD, sağlık sisteminde kötü kabul edilen Türkiye’den 500 bin tanı kiti sipariş ediyor. Oysa onlar iyi, biz kötüydük. Hem de bu tanı kitlerini oluşturan ülkeler arasında dünyada ilk üç arasındayken. CDC, eyalet ve şehirlerin halk sağlığı laboratuvarlarında bu testler için ücret alınmazken, özel merkezlerde bu işlem için yüksek fiyatlar istenebiliyor.
Avrupa’nın en büyük beşinci ekonomisine sahip İngiltere’de ise ülkenin Başbakanı Boris Johnson, sağlık sistemlerinin vaka sayısını kaldıramayacağını açıkladı. Oysa bu Batılı ülkeler kendilerini “demokrasi”, “insan hakları”, “özgürlük” gibi kavramların en büyük koruyucusu gibi gösteriyordu. Koronavirüs salgınıyla ise şapkaları düştü ve övündükleri ekonomilerindeki “çok başarılı sağlık sistemlerinde” aslında ne kadar yetersiz oldukları ortaya çıktı.
Kerem Alkin yazısını bitirirken, “Küresel virüs salgını, ‘geri dönülmesi imkansız’ şekilde hayatlarımızı değiştirecek. Kapitalizm, bu krizden tarihi bir ders çıkarmazsa yok olacak. Devletler ve toplumlar ise, bu krizden çıkardıkları derslerle, yepyeni bir gelecek oluşturdukları ölçüde var olacaklar.” diyor ve kapitalizmin gerçek yüzünü koronavirüs kriziyle birlikte gördüğümüzü tekrarlıyor.
Kaynak: Sabah