Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, şubat ayında Kıbrıs etrafında iki gemiyle sondaja başlanacağını duyurmuştu.
Ardından Fatih Sondaj Gemisi Kıbrıs’ın batısında doğalgaz arama çalışmalarına başladı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) temaslarda bulunan Çavuşoğlu, Türkiye’nin gerekli adımları attığını ve KKTC’nin ruhsat verdiği alanlarda sondaj ve araştırma gemilerinin faaliyetlerine başladığını söyledi.
Türkiye’nin Fatih gemisi ile Akdeniz’de sondaj çalışmasına başlaması Kıbrıs Rum Kesimi, ABD, Yunanistan, Rusya ve AB’nin tepkisini çekti.
Türkiye’nin sondajlara başladığını açıklaması Rum tarafında geniş şekilde yer aldı. Rum medyası, ”Türkiye münhasır ekonomik bölgesinde sondaj tehditlerini hayata geçiriyor“ manşetlerini attı. Rum Yönetimi de Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, ABD Dışişleri Bakanlığı, Rusya Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği (AB) nezdinde girişimler başlatmıştı.
Politis gazetesi, Fatih gemisinin, “Akama Burnu”ndan 45 deniz mili batıda 3 Eylül tarihine kadar sondaj gerçekleştireceğini yazdı.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Morgan Ortagus gece saatlerinde yaptığı yazılı açıklamada, “ABD, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin münhasır ekonomik bölgesi olarak hak iddia ettiği alanda Türkiye’nin beyan ettiği offshore sondaj çalışmalarına başlama niyetinden son derece endişe duymaktadır” dedi.
Akdeniz’de Türkiye olmadan hiçbir şey yapılamayacağını, Türkiye’nin buna müsaade etmeyeceğini defalarca belirten Çavuşoğlu, hâlihazırda Rum tarafının tek taraflı faaliyetlerinin farkında olduklarını belirterek, garantör ülke olarak Türkiye’nin gerekli adımları attığını ve Kuzey Kıbrıs’ın ruhsat verdiği alanlarda sondaj ve araştırma gemilerinin faaliyetlerine başladığını belirtti.
Türkiye’nin Fatih gemisini gönderdiği bölge ise ülkemizin açıkladığı münhasır ekonomik bölge içerisinde yer alıyor. Kıbrıs Rum Kesimi hukuksuz bir şekilde bölgeyi kendi münhasır ekonomik bölgesi olarak açıklıyor.
Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada;
“Türkiye’nin kendi kıta sahanlığında gerçekleştirmekte olduğu sondaj faaliyetine ilişkin olarak ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 5 Mayıs 2019 tarihinde yaptığı açıklama gerçeklerden kopuktur.
Türkiye, Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığına ilişkin tutumunu 2004’ten bu yana açık şekilde ortaya koymuştur.
GKRY’nin bölge ülkeleri ile bu tarihten itibaren yaptığı MEB sınırlandırma anlaşmalarının hem bizim, hem de Kıbrıs Türkleri için geçerli olmadığı, bunların bir tanesinin de ülkemizin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı haklarını ihlal ettiği zamanında ilgili ülkelerin ve uluslararası toplumun dikkatine getirilmişti. Aynı şekilde Türkiye bölgedeki Kıta Sahanlığını da uluslararası topluma duyurmuş ve Birleşmiş Milletler nezdinde de kayda geçirmiştir. Bölgede, tüm ilgili kıyıdaşlar arasında uluslararası hukuk kuralları uyarınca hakkaniyete dayalı sınırlandırma anlaşmaları henüz tamamlanmamıştır.
Hal böyle iken, üçüncü tarafların kendilerini adeta uluslararası mahkeme yerine koyarak deniz sınırlarının nereden geçeceğini tayin etmeye çalışmaları kabul edilemez. Bu anlamda, ABD’nin Rumların “hak iddia ettiğini söylediği” bir alana yönelik geçerli sınırlandırma anlaşması varmış gibi Türkiye’ye çağrıda bulunması, ne yapıcı ne de uluslararası hukuka uygun bir yaklaşımdır.
Sondaj ve sismik gemilerimizin, kıta sahanlığımızda, Hükümetimizin 2009 ve 2012 yıllarında TP’ye verdiği ruhsat sahalarında arama ve sondaj faaliyetleri kararlılıkla devam edecektir.
Aynı şekilde Rum tarafı Ada’nın eşit ortağı Kıbrıs Türklerini, hidrokarbon kaynakları konusunda karar alma mekanizmalarına dahil etmedikçe veya tek taraflı hidrokarbon faaliyetlerini sona erdirmedikçe, Türkiye Kıbrıs Türklerinin de kıta sahanlığı haklarını korumayı sürdürecektir.” ifadelerine yer verildi.