Ekonomi - Politik

Küresel ekonomi resesyona girer mi?

2019’da yeni bir küresel resesyon mu geliyor endişesi sık sık dile gelir oldu. 2008’de yaşanan küresel krizin üstünden geçen zaman içinde belli dönemler küresel tehditlerle karşılaşıldı. Ancak birçok uluslararası ekonomi örgütünün dünya ekonomisine pek de olumlu yaklaşmadığı bu dönemi tarif ederken, ünlü ekonomist Paul Samuelson’un “Geçmişte piyasalar son beş resesyonun dokuzunu tahmin etmişti.”[1] sözünü hatırlatarak başlayalım. Ama yine de, esas soruyu sorup cevaplamaya çalışalım… Küresel ekonomi resesyona girer mi?

Resesyonlar zorludur. Üretimdeki azalma, işten çıkarmalar, yükselmeyen maaşlar ve geniş çapta yoksulluk anlamına gelebilir. Bugün küresel ekonominin haline dair bir genelleme yapacak olursak, büyüme oranlarında küresel bir yavaşlama olduğunu söyleyebiliriz. Borsalardaki ani dalgalanma ve 2008 krizine yol açan en önemli etkenlerden küresel borç yükünde belirgin bir azalma olmaması endişe yaratan diğer etkenler. Dünyanın en büyük ekonomisi konumunda olan Amerika Birleşik Devletleri, ekonomisinde küçülme yaşıyor. ABD’nin resesyona girmesi, sadece ABD için değil tüm dünya için baş ağrısı olabilir. Yatırımcılar ABD’nin resesyona doğru gittiği konusunda artan bir endişe içerisinde. JPMorgan Chase & Co. Tarafından hazırlanan bir rapora göre, ABD ekonomisinin önümüzdeki iki yılda resesyona girme olasılığından bahsediliyor. Araştırmacıların hazırladığı notta, ABD’nin bir yıl içinde resesyona girme olasılığının yaklaşık %28 ve gelecek iki yılda %60’ın üzerinde olduğu belirtiliyor. Moody’s Investors Service, küresel kredi koşullarının 2019 yılında, “ekonomik büyümenin yavaşlaması, fonlama maliyetlerinin artması, likidite şartlarının sıkılaşması ve piyasa oynaklığının geri dönmesi”nin etkisi ile “zayıflayacağı” uyarısını yapıyor.

On yıl önce, finansal sistemde yaşanan krizin onarım süreci hala devam ediyor. 2008 krizinden sonra merkez bankaları piyasaları geliştirmek için alışılmadık para politikaları kullanmak zorunda kalmış ve bu ölçeğin likidite krizinin bir daha yaşanmayacağından emin olmak için adım atmışlardı. Bankalar için sermaye ve kaldıraç oranları şimdi çok daha güçlü. Ve “too big to fail” yani “batamayacak kadar büyük” olarak nitelendirilen küresel bankalar, bir sonraki potansiyel resesyona girecek kadar ödeme gücü ve likidite açısından iyi bir konuma getirildi. 2008 krizinde yaşanan sert resesyonun ardından yaşanan uzun durgunluk süreci göz önünde bulundurulduğunda ve elbette dünyanın büyük ekonomilerinin büyüme oranlarındaki düşüş de eklenince, 2019’a girerken dünya ekonomisinin geleceğine ilişkin tartışma ve merak da artıyor.[2]

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), dünya ekonomisinin “yumuşak inişe” hazır göründüğünü belirterek, küresel büyümenin gelecek yıl yüzde 3,5’e gerileyeceği tahmininde bulundu. OECD ayrıca G20’ye ilişkin büyüme tahminini de aşağı çekti. Piyasalar çeşitli siyasal gelişmelere göre şekil alarak dönem dönem rahatlama yaşasa da siyasi atmosferin gerginliği dinmek bilmiyor. Küresel ekonomiyi etkileyen en önemli hadiselerden biri de ABD ile Çin arasında yaşanan “ticaret savaşları”. Kasım ayında Arjantin’de yapılan G20 zirvesinde ABD ve Çin “ticaret savaşlarına”, bir çözüm aramak üzere “ateşkes” ilan ettiklerine ilişkin izlenimlerin etkisiyle piyasalar geçici olarak da olsa biraz daha rahatladı. Ancak, Amerikan siyasetinin gerginliği, Trump ve Federal Reserve arasında yaşanan çatışma da piyasaları oldukça etkiliyor. Federal Reserve, Trump’ın göreve gelişinden bu yana altı kez faiz artırdı. Amerika’da faiz oranları yükseldiğinde, dolar da güçleniyor. Bu, gelişmekte olan piyasaların dolar borçlarını geri ödemelerini zorlaştırıyor. Yükselen dolar, Arjantin gibi ülkelerin ekonomik anlamda başını derde sokuyor.[3]

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkan Yardımcısı David Lipton 2019’da ekonomiyi etkilemesi muhtemel siyasal gelişmeleri sıraladı.[4] Lipton’a göre 2019’da dikkat edilecek diğer önemli noktalar; Brexit, ABD-Çin ticaret savaşı ve Fed’in agresif yürüyüş oranlarının getirdiği riskler ve bu risklerin yanı sıra, diğer bazı riskler de dünya ekonomisinin sınırlarını zorluyor. Lipton, İtalya ile AB arasındaki bütçe anlaşmazlığının yeniden canlandırılması, Mayıs ayındaki AB parlamento seçimlerinde popülist partilerin zaferlerini arttıracağı gibi euro bölgesindeki yenilenen türbülansı da tetikleyebileceğini düşünüyor. Jeopolitik riskler, orta doğudaki gerilimlerin artması da dahil olmak üzere yeniden ortaya çıkabilir. Petrol fiyatlarının birkaç yıl süren belirsizliği nedeniyle, ham petrol fiyatındaki ani bir dalgalanma ya da ani bir düşüş dünya ekonomisi için sorun yaratabilir.[5]

Küresel ekonomide durgunluk havası sezilse de, tüm bu karışık tablo bir istikrarsızlık tablosu çizse de, küresel ekonomi sistemi artık bu tarz tehditler için çok daha dayanıklı bir pozisyonda.

[1] An impending recession?

[2] 14,889,930,106,680 Reasons to Fear Recession

[3] The next recession

[4] IMF warns storm clouds are gathering for next financial crisis

[5] Why are markets falling, and are we heading for global recession?

Son Yazılar
Ekonomi - Politik

Savaşı Avrupa mı finanse etti?

Savaşın ekonomik kazananı şimdilik Rusya Rusya, Ukrayna savaşının ilk 100 gününde fosil yakıt satışından büyük gelir elde etti. Batı ülkeleri 24 Şubat’ta başlayan Ukrayna işgalinin…
DünyaEkonomi - Politik

Savaş dünyaya ekonomik kaos getiriyor

Ekonomik kriz kapıda Birleşmiş Milletler (BM), Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı savaşın gıda, enerji ve finans sistemleri üzerindeki etkisine ilişkin yeni bir rapor…
DünyaEkonomi - Politik

Gıda fiyatlarını enerji krizi vurabilir

Enerji fiyatları ile birlikte gıda fiyatları da yükselişe geçebilir Ukrayna ve Rusya arasındaki kriz dünya gıda fiyatlarını da oldukça etkiledi. Savaşın gıda…