Türkiye özellikle koalisyon dönemlerinde ciddi ekonomik krizler atlatarak bugünlere geldi. Bu anlamda en önemli iki tarih 1994 ve 2001 oldu.
1993 yılı sonlarında ve 1994 başında hem bütçe hem de cari açık çok ciddi düzeylere yükselmişti. O dönemde Türkiye’nin toplam borcu 40 milyar dolar civarındaydı.
Krizin ortaya çıkmasıyla birlikte birtakım önlemler alındı. Ancak başvurulan uygulamalar ve iktisadi kararlar krizin boyutlarını arttırıcı etki yaptı.
Türkiye’den çok ciddi sermaye çıkışı görülürken, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları da not düşürdü.
Türk Lirası’nın değer kaybı ocak ayıyla sınırlı kalmadı. Nisan ayında lira, dolar karşısında yüzde 160’ın üzerinde değer kaybetti. Ocak ve nisan arasındaki fark korkunçtu. Ocak 1994’te döviz kuru 19.000 TL/$ iken Nisan 1994’te döviz kuru 38.000 TL/$’a çıktı. Merkez Bankası rezervleri 7 milyar dolardan 3 milyar dolara kadar düştü.
5 Nisan 1994’te hükümet dengeleri yeniden kurmak amacıyla yeni kararlılık önlemleri paketi ilan etti. Dövize olan akımı kesmek ve kısa dönemli kamu borçlarını ödeyebilmek için Mayıs 1994 tarihinde %400 faizli borçlanma kağıtlarını piyasaya sürmek zorunda kaldı. Artık ücretlerin düştüğü, işsizliğin arttığı, yüksek devalüasyonun ve enflasyonun üç basamaklara çıktığı bir dönem başlamıştı. Ve sonunda Mayıs 1994’te IMF ile 14 aylık bir stand-by anlaşması imzalandı.
1994 yılında yaşanan bu kriz koalisyon döneminin son krizi olmadı. Ekonomi son çakılmasını 2001 yılında yaşadı. 1994 kriziyle ciddi şekilde daralma yaşayan ekonomi 1990’lı yılların getirdiği birikimle 2001 yılında daha büyük bir krizle sonuçlandı ve Türkiye ekonomisinin GSYH’sının dörtte biri büyüklüğünde bir kayıp yaşamasına neden oldu.